Otizm spektrum bozukluğu, beyin gelişimini etkileyen karmaşık bir nörogelişimsel durumdur. Özellikle erkek çocuklar arasında daha yaygın görülmesi, ebeveynler ve araştırmacılar için önemli bir merak konusu olmuştur. Çeşitli araştırmalar, otizmin erkeklerde üç kat daha fazla teşhis edildiğini ortaya koymaktadır. Peki, bunun ardında yatan bilimsel gerçekler nelerdir? Otizmin cinsiyet farklılıklarının nedenleri, genetik, hormonal ve çevresel faktörler gibi çok çeşitli unsurlara dayanmaktadır. İşte otizmin erkek çocuklarda daha yaygın olmasının olası sebepleri:
Genetik yatkınlık, otizmin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Çocuklarda otizmin ortaya çıkmasında genetik faktörlerin etkisini araştıran bilim insanları, özellikle erkeklerde bazı genetik varyantların daha sık görüldüğünü belirtmektedir. Erkeklerde bulunan XY kromozomu, bazı nörogelişimsel bozukluklar karşısında daha savunmasız hale gelmelerine neden olabilir. Ayrıca, bazı araştırmalar, otizmle ilişkili genlerin erkeklerde kadınlara göre daha fazla etkili olabileceğini vurgulamaktadır. Örneğin, kırmızı ve mavi göz rengi ile ilişkili genlerin farklı cinsiyetler arasında farklı şekillerde işlediği gösterilmiştir. Bu durum, otizmin erkeklerde daha sık görülmesini destekleyen genetik bir açıklama sunmaktadır.
Erkek ve kadınlar arasındaki hormonal farklılıklar, otizmin cinsiyetler arasındaki dağılımını etkileyebilir. Özellikle testesteron hormonunun, çocukluk döneminde beyin gelişimine olan etkileri üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Yüksek testesteron seviyelerinin, nörogelişimsel bozukluk riskini artırabileceği öne sürülmektedir. Bunun yaninda, çevresel faktörler de önemli bir rol oynamaktadır. Gebelik sırasında anne adaylarının maruz kaldığı bazı çevresel etmenler, fetüsün gelişimini etkileyerek otizm riskini artırabilir. Özellikle erken gebelik dönemlerinde yaşanan enfeksiyonlar, kimyasal maddelere maruz kalma gibi etkenler, erkek çocukların autism spektrum bozukluğu geliştirme olasılığını artırmaktadır.
Özetle, otizmin erkek çocuklarda daha yaygın görülmesi, hem genetik hem de çevresel etmenlerin bir etkileşimi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Hem ailelerin hem de sağlık profesyonellerinin konuya dair farkındalığını artırmak, gelecekteki araştırmalar için önemlidir.