Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen G7 Zirvesi, dünya genelindeki siyasi olayların seyrini etkileme potansiyeline sahip önemli bir toplantıydı. Ancak bu yılki zirve, özellikle Orta Doğu bölgesindeki gerilimlerin arttığı bir dönemde, Filistin meselesinin gündemden çıkarılmasıyla dikkat çekti. Bu durum, pek çok analist ve gözlemci tarafından, İsrail'in pozisyonunu güçlendirecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. G7 toplantısında alınan kararlar ve yayınlanan bildirgenin içeriği, Filistinlilerin hakları konusunda uluslararası alanda bir onay belgesi niteliği taşımaktan uzak. Peki, bu durum Filistin meselesinin geleceğini nasıl etkileyecek? İşte bu sorunun yanıtını ararken, bölgedeki dinamikleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
G7 ülkeleri, dünya genelinde ekonomik ve siyasi ilişkileri belirleyen önemli aktörlerdir. Ancak ne yazık ki, bu toplantılar her zaman insan hakları ve özgürlükler konusunda evrensel bir tutumdan ziyade, ulusal çıkarlar doğrultusunda şekilleniyor. Filistin meselesi de bu bağlamda pek çok ülkede farklı algılara sebep oluyor. Kimi ülkeler Filistin’in bağımsızlık mücadelesini destekleyerek, insan haklarını öne çıkarırken; bazı ülkeler ise İsrail ile olan ilişkilerini koruma adına bu konuyu arka planda tutmaya çalışıyor. Bu yılki G7 Zirvesi’nde de Filistin’in gündem dışında bırakılması, İsrail’in daha fazla destek alacağına dair bir işaret olarak yorumlanıyor.
G7 bildirgesinde Filistin'in yer almaması, uluslararası camiada büyük tepki toplarken, Orta Doğu’daki güç dengelerini de yeniden şekillendirebilir. Gözlemciler, bu durumu “kör bir destek” olarak değerlendiriyor. Uzun zamandır süregelen Orta Doğu çatışmaları göz önüne alındığında, Filistin’in unutulması, bölgedeki dengeyi daha da sarpa sarmış durumda. İsrail’in bu gelişmeyi avantaja çevirmesi, ulusal güvenliğini güçlendireceği gibi, Filistin halkının hak taleplerinin de önünü kapatabilir. Bu da, ilerleyen dönemlerde yeni mücadelelerin alevlenmesine neden olabilir.
Filistin’in bu süreçte uluslararası bir destek bulması ise oldukça zor bir ihtimal. G7 ülkeleri, kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını ön planda tutarak, bu önemli konuya kayıtsız kalmayı tercih etti. Bu durum, sadece Filistinlilerin değil, Orta Doğu’daki tüm halkların yaşamsal hakları üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Zira, barış sağlanmadığı takdirde, bölgede yeni çatışmaların patlak vermesi kaçınılmaz hale gelecektir. Filistin meselesinin uluslararası gündemden düşmesi, bu uğurda yıllardır süren müzakerelerin ve uluslararası anlaşmaların da hiçe sayılması anlamına gelebilir.
Sonuç olarak, G7 Zirvesi'nin bildirgesiyle Filistin'in gündemden çıkarılması, dünya çapında yankılar uyandıracak bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Hem bölgesel hem de global ölçekteki dengeyi sarsacak bu durum, sadece siyasileri değil, halkları da derinden etkileyecektir. Tüm bu yaşananlar ışığında, G7 Zirvesi’nin kararlarının altında yatan daha derin nedenler ve sonrasındaki olası sonuçları dikkatle izlenmesi gereken olgulardır. Uluslararası düzeyde, insan hakları konusunda verilen sözlerin ne kadar ciddiye alındığı ise bir kez daha tartışma konusu oldu.